“12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 49 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 49
radyoyla çocukları bahçeye götürmeyi Pazar günleri, otomobil markalarını, sofrada bıçak istemeyi. Bu halkanın çok ötesinde birileriyle yan yana buldu kendini Meryem: Cemile, Safinaz teyze, Ruhsar, “ağabeyli kız”, Nezihe bir de. Sanki hiç ayrılmayacaklardı birbirlerinden, öylesine kenetlenmişlerdi ansızın.
Bir karaltı kapıyı açtı, içeri itildiler. Biri, birer kart tutuşturdu ellerine, “Sakın,” dedi, “kaybetmeyin bunu! Yarın yine altı otuzda!” Kartları sımsıkı göğüslerine bastırdılar. Çıktılar.
Eşref kahvede bekliyordu.
— Peki yarın kimi bulacağız? dedi Meryem.
— Nihal’i gene.
— Gelir mi ki?
— Parasıylan değil mi?
— Onun da bebeği var ama. Kundakta daha sübyancık.
— Olsun varsın.
Bir süre konuşmadan yürüdüler. Eşref öyle ötelere bakıyordu, kabaran denize. Meryem, asfaltyolda kendi güçleriyle duvarları zorlayan, delip geçen yoksul sarmaşıkları gördü, düşündü.
— Örtmüş müdür ki üstlerini?
— Neyin üstünü? Kim?
— Nihal… Çocukların.
— Sen gidince örtecekolan o değil mi?
— Ama neye bekletirler ki… Yani deseler, sözgelimi 9’da deseler, biz de ona göre…
— Bu işler böyle, dedi Eşref. Bekleyeceksin, aşağıdan alacaksın, kızdırmayacaksın.
— Sormadan mı?
— Hiç sormadan. Bu işler böyle. Zaten kimse yoktur ki soracak. Sen sıranı başkasına kaptırmamaya bak, gözünü açık tut, yeter. Bu işler böyle.
Eşrefin bu son susuşundan sonra, öbür soruşlar, öbür susuşlar, sonunda vazgeçmelerle çizilmiş bulanık bir yol uzanıyordu Meryem’in ardında. Hepsi öylesine hızla geçip gitmişti ki gerçekten yaşadığı şeyler bile bulanık düşlerinin herhangi bir parçası olmuştu.
Kalabalık, karla yıkanmış çok renkli bir kilimdi. Önce kıyılarından başladı dalgalanmaya, sonra içlere doğru. Yüzünü çiçekler bürümüş bir tarla gibi gidip geldi önüne durulmaz rüzgârda. Ama bir anlık bir gecikme, bir duralama, ufacık bir kaygı – duruldu, geri çekildi. Karaltı iyice yaklaşmıştı şimdi. Eşref, yanında polisle çıkageldi. “Zorbalık istemem,” dedi polis. “Kadınlar var aranızda, doğru durun. Zorla mı getirdik sizi buraya? Kendiniz geldiniz. Hem de koşa koşa. Bekleyeceksiniz. Bu işler böyle.”
Açılan kapıda bir ses, adları haykırıyordu listeden. Safinaz teyzenin adı okunmadı. Meryem okuma sınavına girmiş Safinaz teyzenin camlı kapının ardında kıpırdayan dudaklarını düşündü. Elindeki sayfayı bir solukta okumaya çalışıyordu zavallı; bütün bir satır sığdırmaya çalışıyordu gözlerinin arasına. Alman doktorla yardımcı hemşire gülümsediler: Olmadı.
Safinaz teyze sendeleyerek çıkmıştı odadan; önüne gelenin eline sarılıyor, “Yatağımı bile sattım valla,” diyordu. “Baştan söyleselerdi ya. Yatağımı bile sattım da kalktım ta Kars’lardan buralara geldim.” Gittikçe kısılan bir sesle, uzun uzun yinelemişti bu sözleri, sonra koridorun bir köşesine, olmayan bir dengin üstüne çökmüştü.
Sonra yine beyaz önlükler, musluklar, sıra beklemeler, öğle tatillerinde pencerelerden uzatılan simitler, bekleyen insanlarla dolu koridorlar geçti Meryem’in gözlerinden.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
12. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 49 Cevapları ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yorum Yap