Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Cem Yayınları Sayfa 173

“11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 173 Cem Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Cem Yayınları Sayfa 173

gereken yerde yumuşaktı pamuk gibi… İyileri incitmez, kötüleri undurmazdı. Uzak umutluydu, çünkü sabırlıydı. Kavrayışı, bağışlayışı tez, öfkesi, cezalandırması yavaştı. Okuma yazma bilmezdi ama öğütlerden en yararlıyı hemen seçer, uygulamada hiç duraklamazdı. Olmaya ki, tuttuğu yolun yanlışlığı ispatlana ve de…”

Kapı vuruldu. Derviş çömezi bir gümüş tepside, gümüş kupalarla şerbet getirdi.

Aşçıana, Osman Bey’e kızılcık şerbeti göndermemezlik edememişti.

(…)

Osman Bey, Edebâli’nin iyice şaşalayacağını bildiğinden, Şeyh’le yalnız konuşmak istemişti. Niyeti ilerde kullanacağı önemli bir yardımcının halk üzerindeki büyük etkisini zedelemeden kendisine tepeden bakmasını, tecrübesiz sayarak her işte öğüt vermeye kalkmasını şimdiden önleyip ilerde faydasız çekişmelere meydan vermemekti.

Bugünü çok önceden düşünmüş, suyu baştan kesmeye, böylece babasının arkadaşlarıyla ayrı ayrı uğraşmaktan kurtulmaya karar vermişti. Baş olayım diyenler, çevresindekilerin hepsinden daha akıllı, daha bilgili, daha cesur, hattâ daha korkak bile olmak zorundaydılar. Buradaki akıl, buradaki bilgi, her anda, her durumda işe yararlığı bakımından değerlendirilmeliydi. Baş, çevresindekilerin hepsinden daha sezgili de olmalıydı, ayrıca bir işe ya hiç girişmemeli, girişti mi de duraklama göstermeden, koparana kadar çabalamalıydı. Çocuktan, deliden, düşmandan, hattâ karılardan bile öğüt almalı, ama gene de aklının kestiğini işlemeliydi.

“Suyun akarını görmemekteyim Osman Bey oğlum! Gündoğusunu bırakıp günbatıya bakmakla nesne hasıl olabilir mi?”

“Olur Şeyh’im! İstanbul’un Bizans’ı, Frenk’in karanlık dünyasından kopup geldi. Ama oranın kölelik düzenini burada tutturamadı. Tutturamayınca da, Toprak Allah’ın, İmparator kâhya, köylü kiracı,’ demek zorunda kaldı. İmparator’un hür köylüleri Latin İstanbul’u basıp alınca Frenk düzeninin nasıl bir bela olduğunu görüp anlamıştır. Bu düzen köylüyü köle etmeye dayanır. Kim ister köle olmayı? Demek zorlayacaksın aralıksız! Zorlarken zorlarken n’olur adam? İnsanlıktan çıkar! İşte bu sebepten Frenk adamı, say ki kuduz canavardır. Kahpedir, kıyıcıdır, Allah’ı maldır, dini imanı soymaktır. Irzı, namusu, utanması, acıması, sözü, yemini hiç yoktur. Bunalırsa insan eti yer, Bizans köylüsü kabul etmez bu rezilliği… Uçlara yerleştirilmiş Hıristiyan Türklerse hiç yanaşmazlar köleliğe… ‘Suyun akarı’ dediğim, işte budur. Bu yöneliş çok adam istemez! Kalabalıkları biriktirip köylünün başına musallat etmek zorunda değilsin. Bu zamana kadar hiç görmediği, bilmediği bir düzeni götürüp Bizans köylüsünü şaşırtıp ürkütmek de yok! Köleliğe karşı, Frenk soygununa, zulmüne, ırk düşmanlığına karşı biz hoşgörü, dayanışma, can, ırz, mal güvenliği sağlayacağız. Alın teriyle çalışanlar bizden yana olacak ister istemez… Bizim suyumuzun akarı budur, Şeyh’im, şimdilik de günbatıyadır. Frenk düzeninin gerçek sınırına dayanınca- ya kadar günbatı bizimdir!” Bir an soluklandı, gözleri umutla, güvenle parlıyordu. “Eğer bu yolu tutmazsak, fırsatı kaçırırsak, Bitinya ucu da, her yerdeki yüzlerce uçlardan biri gibi iz bırakmadan batar gider!”

Şeyh Edebâli bir şey söyleyecekmiş gibi yekindiyse de yutkunarak geri durdu.

Osman Bey bir zaman saygıyla bekledi. Yaşlı adamı daha çok bunaltmayı uygun görmemişti. Şeyh bir şey demeyince, sanki çok yararlı öğütler almış da teşekkür ediyormuş gibi sesini yumuşattı:

“Evet Sevh’im. ferah olun! Ben bu işin her yönünü ölçüp biçtim, nerden girip nerden çıkacağımı hesaba vurdum. Dayanağım sizlersiniz! Babamın savaş yoldaşları… Uğraşta yenici, barışta düzen tutucular… Çoktandır Şeyh’im, şunları hiç aklımdan çıkarmamaktayım: Batıya yöneleceğiz! Talan etmeyeceğiz! Din yaymaya çabalamayacağız. Tersine herkesin inancına saygı göstereceğiz! İnsaniar arasında din, soy, varlık bakımından hiçbir üstünlük tanımayacağız! Günbatının ‘Karanlık Dünyası,’ karanlığını yüzyıllardan beri sınırımıza sürmekte, bizi boğmaya çabalamaktadır. Yolunu kesene kuduz it gibi salacaktır. Bu sebeple yükleneceğimiz iş ağırdır. Gireceğimiz geçit derindir. Bu kancık karanlığa karşı diri durmak gerektir. Savaşta düşmandan habersizlik körlüktür.

  • CevapBu sayfada soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Cem Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 173 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Edebiyat Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!