Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 224

“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 224 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 224

Aynı dairede müdürümüz Menemenlizade Tahir Bey’den başka iki edebiyatçı daha vardı: Mustafa Reşit Bey’le Halil Edip Bey. Birisi yazışmaları denetleyen, düzeltip tamamlayan görevdeydi. Halil Edip Bey, güler yüzü, hoş davranışları, işine düzenle gelişi ve görev severliğiyle kendisine birinci mümeyyizden daha önde bir yer yapmış gibiydi. Mustafa Reşit Bey daha başıboş, nerdeyse aylaktı.

Halil Edip Bey’le önceleri aramız iyiydi. Beyaza çekilen kâğıtları karşılaştırmak için yanına beni çağırır, kâğıtları okuturdu. Ne var ki Selânik’te çıkan “Mütalea” dergisine Muallim Naci’ye karşı yazdığım atak bir makaleden sonra aramız fena halde açıldı. Bu ince ve görgülü kişi, kendisinin kutsallarına saldırılmış gibi öfkelendi. Basında bana sert yazılarla karşılık verdi. Ama sonra gene barıştık; gene de sanıyorum ki içinde beslediği nefret pek geçmemiştir.

Naci’ye karşı olan bu yazımın sebep olduğu tuhaf bir hikâyeyi de, tarih sırasını atlayarak, burada iletmek isterim.

Menemenlizade Tahir Bey, bir ramazan gecesi bizi iftara çağırmıştı. İftarda bulunanlar arasında Tevfik Fikret, İsmail Safa ve Mehmet Rauf’u hatırlıyorum. Yemekten sonra otururken uşak, Hayret Efendi’nin geldiğini haber verdi. Bu, Maarif Meclisi ya da Denetim ve Yoklama Kurulu üyelerinden ünlü bir hoca idi. (…) Yalnız hoş sohbetliği ile tanınırdı. Tahir Bey, hemen: “— Buyursunlar,” dedi.

Hoca Efendi kendi çalımıyla içeri girdi. Sanırım gözleri de pek iyi görmüyordu. Kendisine büyük saygıyla yer gösterildi. O, böyle saygılı gösterilere alışkın ve bütün bunlar kendisi için pek doğalmış gibisine baş köşeye kuruldu. Ona “Hazret” diye söz söylenebiliyordu.

Hazret söze başladı. Tahir Bey, bu hoca efendinin bağlı bulunduğu dünya ile bizlerin temsilcisi olduğumuz dünya arasındaki ayrılığı ve uçurumu iyice bilirdi. Hoca Hayret Efendi Hazretleri kendisinin kırk sandık dolusu kitabından söz açtıkça bu sözlerin bizim üzerimizde yapacağı etkiyi düşünerek gülümsüyordu. Bir aralık İsmail Safa bir muziplik etti: “— Hazret, dedi, şu Hüseyin Cahit üzerine ne buyurursunuz? Rahmetli Muallim Naci için yazdıklarını okudunuz mu?”

Hayret Hoca birdenbire köpürdü. Beni kişi olarak tanımıyordu. Karşısında oturduğumu da aklına getiremezdi:

— Bilgisizlik, iki türlü olur derler. Birisi basit bilgisizlik, öteki katmerli bilmezlik. Basit bilmezlik, açık. Katmerli bilmezlik, bilmediğini de bilmemektir. Ama ben bunlara üçüncü bir cahillik daha ekli- yeceğim: üç katlı bilmezlik. Bu da bilmemek, bilmediğini bilmemek, üstelik hiç kimseyi de hiç bir şey bilmez sanmaktır. İşte bu sözünü ettiğiniz herif bu cins cahillerden!..
İsmail Safa makaraları salıverdi. Zavallı Menemenlizade sıkıntısından yerinde duramamağa başladı. Ama benim yüzümdeki gülümsemeyi görünce rahatlaştı. Hoca Efendi’ye gene teşekkür borçluyum ki daha fazla bir şey söylemedi.

  • CevapBu sayfada soru bulunmamaktadır. 

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 224 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Edebiyat Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!